ir robot, bu konuda çalışmalarıyla tanınan Maja Mataric'in yaptığı tanıma göre, ortamdan topladığı verileri dünyası hakkında sahip olduğu bilgiyle sentezleyerek, anlamlı ve amaçlarına yönelik bir şekilde hareket edebilen ve bunu güvenli bir biçimde yapabilen bir makinedir. Bu tanıma girebilmesi için öncelikle robot diye adlandırdığımız makinenin fiziksel bir varlığının olması gerekiyor. Yani sadece bir bilgisayar simülasyonu değil, gerçek bir ortamla iletişim halinde olan bir makine istiyoruz. Bu koşulun getirdiği en önemli problem bir bakıma robot çalışmalarına gerçek önemini kazandıran faktörün ta kendisi: Gerçek hayatta gürültü var.
Gürültü, alıcılarınızın ölçmeyi istediğiniz şeyi ancak bir yere kadar ölçebilmesinden kaynaklanıyor. Her alıcı bir çözünürlüğe sahip ve dış dünyadaki sayılamayacak kadar çok etmen alıcılarınızın sürekli ufak tefek hatalar yapmasına yol açıyor. Bir simülasyon ortamında bu gürültüyü ancak istatistiksel metodlarla gösterebiliyorsunuz, ama örneğin ses alıcılarınızın dışarıda trafiği tıkayan çöp aracına öfkeyle çalınan korna seslerini duymasının bilgisayar ortamında gerçekçi bir karşılığı elbette olmuyor.
Bu nedenle bir robot tasarlamak ve yaratmak çok boyutlu, zor bir kontrol problemidir. Robotu oluşturan dört ana sistemi birbirine uygun bir biçimde seçmek ve hepsini birlikte geliştirmek durumundasınız. Bu dört sistem şunlardır:
- robotun ortam hakkında gerçek-zamanlı bilgi edinmesi için kullanacağınız alıcılar,
- robota amacına yönelik fonksiyonları gerçekleştirmesi için yerleştirdiğiniz efektörler,
- robotun hareket sistemi ve
- kontrolü sağlayan elektronik beyindir.
Ancak bu dört sistemi birleştirdiğinizde ortaya kendi başına hareket eden, bilgi toplayan, yapacağı işin niteliklerine göre donanmış bir robot çıkabilir.
Robotların Tarihçesi
İnsana benzeyen ama bazı yönleriyle insandan eksik olan varlıklar aslında çok eski bir düşüncedir. Bu düşünce, ortaya çıkışından beri insandan daha aşağı olan bu varlıkların insana hizmet için varolduğu varsayımıyla birlikte yürümüştür. Eski bir Yunan mitinde tanrı Hephaestos som altından iki dişi hizmetli yaratır. Bir diğer eski efsane de ortaçağ Yahudilerinin Golem'idir. Golem topraktan yaratılmış ve Yahudi halkını tehlikelerden korumakla görevli bir hizmetkardır. Ağzına (veya alnına) yerleştirilen komutlara uyar, bu komutlar yerinden çıkartıldığında durur. Yine ortaçağ inanışlarına göre güçlü büyücüler homunculus adı verilen ufak insancıklar yaratırlar. Bu yaratıklar sahiplerine büyük bir sadakat ile hizmet ederler.
İlk sibernetikçi kabul edilen Ebul-iz İsmail bin ar-Razzaz el-Cezeri 1205-1206 yıllarında yazdığı "Kitab-ül'-Camü Beyne'l-İlmi-i ve'l-amelen-Nafi' Fi Sınaati'l-Hiyel" adlı kitabın içinde, 300'e yakın otomatik makine ve sistemleri ile ilgili bilgi verdikten sonra çalışma özelliklerini şemalarla göstermiştir. Sadece suyun kaldırma ve basınç gücünü kullanarak tamamen yeni bir teknik ve sistem kurmuş, çok yönlü otomatik hareketler elde edebilmiştir. Kurmuş olduğu otomatik sistemlerde ses (kuş, davul, zurna, ıslık vs) ya da çığlık çıkması gerektiği anda bu sesleri de sağlayabilmiştir.
| |
Şekil 1 - Eb-ül İz’in bir robotu
|
Robot kelimesi ilk olarak 1920'lerin başında yazılmış bir kitapta karşımıza çıkar. Karel Capek'in R.U.R. kitabında mekanik ve otonom, ama arzulardan yoksun yaratılar olarak kullanılan robot, daha sonra bir çok bilimkurgu romanına konu olmuştur. Isaac Asimov ünlü robot serisiyle teknolojik açıdan tutarlı bir robot kavramı yaratır ve robotların amacının insana hizmet olduğunu, bir robotun kendi amaçlarını insanların amaçlarına hiçbir zaman tercih edemeyeceğini koyduğu üç robot kuralı ile belirler:
- Bir robot bir insana zarar veremez, veya pasif kalmak suretiyle zarar görmesine izin veremez.
- Bir robot kendisine insanlar tarafından verilen emirlere 1. Kural ile çelişmediği sürece itaat etmek zorundadır.
- Bir robot 1. ve 2. Kurallar ile çelişmediği sürece kendi varlığını korumak zorundadır.
Bu şekilde bilimkurgu dünyasında az çok oturmuş bir robot modeli çıkar karşımıza. Bu model öylesine etkili olmuştur ki, günümüzde robot araştırmaları sadece endüstride kullanımı hedefleyen fonksiyonel tasarımların ötesinde insansı, hayvansı ve davranış diye adlandırılabilecek özelliklere sahip robotlar üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Robotlar üzerinde yapılan araştırmaların son yıllarda yoğunlaşmasının temel sebebi bu konuda üretilmiş olan bilgi birikiminin daha güvenilir tasarımlara daha çabuk ulaşılmasını sağlamasıdır. Endüstride robotlar hızlı ve görece hatasız çalışmalarıyla verimi artırırken, insanların çalışmasını kısıtlayan organik faktörlerden etkilenmemeleri onlara bazı işlerde önemli avantajlar sağlamaktalar.
Örnek vermek gerekirse, elektronik devrelere pirinç tanesi büyüklüğündeki yüzlerce parçanın yerleştirilmesi insanlarca yapıldığında yorucu, zahmetli, sıkıcı ve hata oranı yüksek bir iş. Oysa bir robot kolu bu işi süratli ve hatasız bir biçimde gerçekleştiriyor, üstelik kahve molası bile almadan!
Rutin işlerin yanı sıra insanların uzun süreler çalışamayacakları ortamlarda da robotlara iş düşüyor. Deniz dibinde yüksek basınç altında, yüksek sıcaklıkta, Mars yüzeyi gibi elverişsiz ortamlarda, hatta insan vücudunun sığamayacağı genişlikteki havalandırma borularında robotlar kullanılıyor.
Endüstride ilk robot (UNIMAIE) 1961'de General Motors'un New Jersey'deki araba fabrikasında devreye girmiş. 60'lı yıllarda iki üniversite robot araştırmalarında başı çekmiş: Stanford ve MIT. Daha sonra birçok özel kuruluş ve üniversite robotlarla ilgili çalışmalara başlamış.
Türkiye ve Boğaziçi Üniversitesi'ndeki Robot Araştırmaları
Ülkemizde de dünyanın birçok yerinde olduğu gibi robotlarla ilgili çalışmalar yapılıyor. Yüksek teknolojiyi satın almaktansa üretmek, onu işler hale getirecek uzmanları yetiştirmek, ekonomik ve bilimsel açıdan ulaşmak istediğimiz hedefler.
Bu amaçla Türk Radyo - Televizyon Kurumu (TRT) 2000 yılında Türkiye'de robot çalışmalarını hızlandıracak bir girişimde bulundu. Asya Pasifik Yayın Birliği Robot Yarışması (ABU Robocon) için kurum olarak hazırlık çalışmalarına başlayan TRT, bu yarışmada ülkemizin layıkıyla temsil edilebilmesi için Türk üniversitelerine çağrıda bulundu. Manila-Filipinler'de gerçekleştirilen ABU Genel Kurul toplantısı sonucunda bu yarışma için bir organizasyon komitesi kuruldu, ve yarışma şartları belirlendi.
2002 yılından itibaren her yıl yapılması planlanan bu yarışmada Asya ülkelerinin ileri gelen üniversitelerinin hazırladığı robotlar kuralları önceden belirlenmiş özel bir görevi yerine getirmeye çalışacaklar. İlki 2002 yılında Tokyo'da yapılacak bu yarışmayı 17 medya kuruluşu çeşitli kanallardan yayınlayacak. Bu kuruluşlar Çin Halk Cumhuriyeti, Endonezya, Japonya, Kore, Singapur, Tayland, Mısır, Hindistan, İran, Kazakistan, Malezya, Moğolistan, Yeni Zelanda, Pakistan, Filipinler, Sri Lanka ve Türkiye'nin en önemli yayın kuruluşları.
Ülkemizin tanıtımı ve çağdaş Türkiye imajı için çok değerli bir fırsat olan bu ve benzeri yarışmalarda ülkemizi temsil etmek onurunu ve görevini biz Boğaziçi Üniversitesi olarak üstlenmek isteriz. Robot çalışmalarının çok yönlülüğü ve gerçek dünyayı bilgisayarda modellemenin zorluğu yüzünden bu çalışmaların başarıya ulaşması belli bir mühendislik tecrübesine ve bilgi birikimine dayanıyor. Biz bu birikime teknik altyapımız ve bu konuda çalışan hoca ve öğrencilerimizin araştırmalarıyla ulaştık.
Boğaziçi Üniversitesi'nde robotlarla ilgili çalışmalar Mühendislik Fakültesi'ne bağlı bölümlerin laboratuarlarında sürdürülüyor. 90'lı yıllarda Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü'ne bağlı Mekatronik ve Akıllı Sistemler Laboratuarları, Endüstri Mühendisliği Bölümü'ne bağlı Esnek Otomasyon ve Akıllı Üretim Sistemleri Laboratuarı, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'ne bağlı Yapay Zeka Laboratuarı kuruldu. Birbirinden bağımsız çalışan bu araştırma merkezlerinde hem endüstriyel hem de teorik çalışmalar yapılıyor.
Bu laboratuarlarda bir yandan endüstride kullanılabilecek uygulamalar geliştirilirken, bir yandan da basının gündeminde yer alabilecek nitelikte ilginç problemler üzerinde çalışılıyor. Davranış gösteren robotlar hem günlük hayata girebilecek yüksek ekonomik potansiyele sahip, hem de getirdikleri alışılmadık sorularla bilim adamları için bir meydan okuma niteliği taşıyorlar. Bunlar arasında geçtiğimiz senelerde basında oldukça sözü edilen robot futbolu yüksek hedefleriyle öne çıkıyor.
Futbol Oynayan Robot Projeleri
Futbol belki de dünyanın en çok sevilen ve en yüksek seyirci kitlesine sahip sporu. Özellikle ülkemizde son yıllarda elde edilen başarılarla futbol neredeyse gündemden düşmeyen bir konu. Robotlar konusunda çalışan bilim adamları da kendilerine çok yüksek bir hedef seçerek hem görünüş hem de davranış bakımından insansı robotların yapımı konusunda büyük bir adım attılar, ve robotlara futbol oynatmaya karar verdiler.
Bir bilgisayar oyunundan çok farklı olarak amaç insandan bağımsız olarak hareket eden, yani ne yapacağına kendi karar veren, ve kararlarını uygulayacak fiziksel yapıya ve donanıma sahip robotlar üretmek. İnsanoğlu henüz bu problemi layıkıyla çözmek için gerekli teorik ve pratik bilgiye sahip değil. Böyle bir araştırma hem insan beyninin işleyişini daha iyi kavramak, hem de üstün kontrol teknolojilerinin üretilmesini sağlamak için birebir.
Robotlara futbol oynatma fikri ilk olarak profesör Alan Mackworth tarafından "On Seeing Robots" adlı makalede kaleme alındı. 1992 yılında yazılan bu makale bir sene sonra bir kitapta yer aldı. Profesörün çalışma grubu daha sonra konu üzerine bir kaç makale daha yayınladı.
Yine 1992 senesinde Japonya'da bir yapay zeka konferansı sırasında robot futbolu konusu gündeme geldi. Konferans sonrasında araştırmacılar konunun teknik, sosyal ve mali yönlerini değerlendiren çalışmalar yaptılar. Olası kuralları içeren bir taslak hazırlandı, robot prototipi ve simülatör tasarımı konusunda ilk adımlar atıldı. Bu çalışmalar sonucunda projenin yapılabilir olduğuna kanaat getiren, ve aralarında Minoru Asada, Yasuo Kuniyoshi, ve Hiroaki Kitano'nun da bulunduğu bir grup araştırmacı, 1993 Haziran'ında J-ligi adını verdikleri bir robot yarışması düzenlemeye karar verdiler.
Bu arada Japonya Hükümeti'ne ait bir araştırma labarotuarı olan ETL'de Itsuki Noda daha sonra RoboCup sunucusu olacak bir futbol simülatörü geliştiriyordu. Birbirlerinde bağımsız olarak futbol oynayan robotlar üzerine çalışan diğer iki grup da Osaka Üniversitesi'nde Minoru Asada ve Carnegie Mellon Üniversitesi'nde Manuela Veloso'nun gruplarıydı.
1993 Eylül'ünde yapılan ilk basın açıklamasının ardından kurallar tasarlandı. Organizasyon ve teknik konulara dair tartışmalar bir çok konferansa yayıldı. 1995 yılında Noda'nın simülatörü resmen devreye girdi. 1995 yılında toplanan Uluslararası Birleşik Yapay Zeka Konferansı'nda (International Joint Conference on Artificial Intelligence) ilk Robot Futbol Oyunları Dünya Kupası'nın Nagoya'da 1997'de, IJCAI ile paralel olarak gerçekleştirileceği duyuruldu. Aynı zamanda 1996'da ortaya çıkabilecek problemlerin değerlendirilmesi açısından gerekli görülen bir ön buluşma da hazırlandı. İlk takımların ortaya çıkması ve gerekli mali desteğin sağlanması için iki yıllık bir hazırlık devresi öngörülmüştü.
1996 yapılan hazırlık buluşmasında sekiz takım simülasyon liginde mücadele etti. Ayrıca gerçek robotlarla orta boy robot liginde de bir gösteri yapıldı. Gerçek RoboCup, 1997 yılında 5000 izleyicisiyle büyük bir organizasyon olarak gerçekleştirildi. Toplamda 40'ın üzerinde takımın (geçek ve simülasyon) katıldığı organizasyonun ikincisi Paris'te 1998 yılında yapıldığında, dünyanın en büyük hareketli robot olayıydı.
İşte 1997 yılında başlatılan RoboCup yarışmasının özü bu. Bu yarışma her sene bir kaç kategoride yapılıyor, ama bütün kategorilerin konusu aynı: futbol. Japonya'da bir grup araştırmacı tarafından başlatılan ve önemli kurumların desteğini arkasına alan RoboCup, dünyanın dört bir yanından üniversitelerin katıldığı uluslararası bir yarışma, büyük bir organizasyon.
RoboCup kategorileri küçük, orta, ayaklı robot ve simülasyon olarak özetlenebilir. Simülasyon kategorisinde bilgisayar ortamında programlanmış robotlar mücadele ediyor. Fiziksel bazı parametreler ve gürültü istatistiksel olarak modelleniyor. Daha zorlu kategoriler ise gerçek robotların futbol oynadığı küçük ve orta kategoriler. Robotlar kendi alıcılarını kullanarak veya takım arkadaşlarıyla haberleşerek önceden çalışmış oldukları stratejileri uygulamaya, modelleme yoluyla karşı stratejiler geliştirmeye çalışıyorlar.
RoboCup'un asıl hedefi ise 2050 yılında dünya şampiyonu futbol takımına karşı 90 dakika mücadele edecek ve kazanacak, tamamen otonom robotlardan oluşan bir futbol takımı yaratmak. Merdiven çıkmayı becerebilen insan boyutlarında bir robotun çok yakın zamanda ve ne kadar büyük bir bütçe ile imal edildiği düşünülürse, bu hedefin ne kadar yüksek olduğu daha iyi anlaşılabilir.
Bu araştırmaların tek sonucu futbol konusunda daha derin bilimsel veri elde etmek değil elbette. Futbol eş-zamanlı algı, veri işleme, hareket, adaptasyon, öğrenme, uzmanlık ve iletişim gerektirdiği için çok zor bir uygulama alanı. Futbol oynayan robotların dizaynı sırasında elde edilecek tecrübe bir çok alanda kullanılabilecek. RoboCup'un (özellikle yakın zamanda deprem felaketinden zarar gören ülkemiz için) en önemli yan ürün hedefi büyük felaketlerde kurtarma çalışmaları yapabilecek otonom robotların yaratılması. Ayrıca futbol, aktivitelerine dünya çapında ilgi gösterilecek kadar popüler olduğu için sponsorların da ilgisini çeken bir alan. RoboCup her kesime hitap ediyor: Araştırmacılar teknik tartışmaları takip ederken seyirciler robotların yaptığı maçları seyrediyorlar.
Boğaziçi Üniversitesi'nde Robot Futbolu Projeleri - BINA
Bilgisayar Mühendisliği'ne bağlı Yapay Zeka Laboratuarı Doç. Dr. Levent Akın'ın yönetiminde robotlarla ilgili çalışmalara hız kazandırdı. Laboratuar bünyesinde 2000-2001 döneminde 15 seminer düzenlendi. Bilişsel mimari, alıcılar, efektörler, kontrol devreleri, görüş, navigasyon, öğrenme ve iletişim gibi konuları kapsayan bu seminerler Tel Aviv Üniversitesi ile başlatılan önemli bir projenin teorik temelini oluşturmaya yönelikti. BINA adı verilen proje RoboCup yarışmasına bir robot takımı hazırlamayı hedefliyor.
Bu proje ilk defa iki üniversitenin araştırma gruplarının Internet aracılığıyla yoğun bir ortak çalışma gerektiren bir konuda işbirliği yapmasına dayanıyor. Yarışmaya katılacak robot takımı tamamen yeni bir tasarım, ve yarışma şartlarına uyacak şekilde gruplar arasında düzenlenen gerçek ve sanal toplantılarla ortaya çıkmakta. Tel Aviv Üniversitesi'nde çalışan grup robotların mekanik tasarımını yapıyor. Boğaziçi Üniversitesi'nde ise Elektrik-Elektronik Mühendisliği'nde bir grup robotların mikro-kontrol devresini tasarlarken, Bilgisayar Mühendisliği'nde bir grup da robotların algılarını işleyerek davranışlarını belirleyecek algoritmaları yazıyor.
Ortaya çıkacak robotlar futbol sahası üzerine yerleştirilmiş bir kameradan görüntü alan, özel donanım ile topa hızla vurabilen, paslaşan, önceden çalışılmış oyunları uygulayan, ama otonom, yani çalışmaları esnasında hiçbir insandan komut almayan makineler olacaklar. Üniversiteler arasındaki ortak çalışma ise kavramsal olarak son derece yeni, denenmemiş ve benzerlerine ön ayak olabilecek nitelikte.
BINA takımı Ağustos ayında Seattle'da düzenlenecek yarışma için hazırlıklarını sürdüre dursun, bir diğer heyecan verici proje geçtiğimiz aylarda yine Boğaziçi Üniversitesi'nde başladı. Yapay Zeka Laboratuarı 2001 yılında RoboCup'un ayaklı robot kategorisinde de yarışma hakkını elde etti. Biraz bu projeden bahsedelim.